← Previous · All Episodes · Next →
İşe Alımlar Artık Modası Geçmiş Bir Uygulama: Genç Girişimcilerin Yükselişi (Hiring is Obsolete) Episode 62

İşe Alımlar Artık Modası Geçmiş Bir Uygulama: Genç Girişimcilerin Yükselişi (Hiring is Obsolete)

· 37:23

|
"Paul Graham'ın 2005'te yazdığı bu makale, gençlerin neden kendi startuplarını kurmak yerine genellikle büyük şirketlerde işe girmeyi tercih ettiklerini inceliyor. Graham, gençlerin genellikle risk almak konusunda çekingen olduklarını ve bu durumun genellikle onların büyük kurumların süreçlerine adapte olmaları ve 'deneyim' kazanmaları gerektiği düşüncesiyle ilişkili olduğunu belirtiyor. Ancak Graham, gençlerin aslında risk alma kapasitesinin daha yüksek olduğunu ve startup kurmanın, gençlerin kendi yeteneklerini daha iyi kullanmalarına ve değer yaratmalarına olanak sağladığını savunuyor. Bu bakış açısı, gençlerin kendi fikirlerini uygulamaya koyarak ve kullanıcıların ihtiyaçlarını doğrudan karşılayarak, kendilerini büyük şirketlerdeki 'ortalama' çalışanlardan ayırabileceklerini ifade eder.

---

# İşe Alımlar Artık Modası Geçmiş Bir Uygulama: Genç Girişimcilerin Yükselişi (Hiring is Obsolete)

Mayıs 2005

_(Bu yazı, Berkeley CSUA'daki bir konuşmaya dayanılarak yazıldı.)_

İnternetin şu anki üç büyük patronu Yahoo, Google ve Microsoft. Bu şirketlerin kurucularının ortalama yaşı: 24. Evet, yanlış duymadınız, 24! Artık yüksek lisans öğrencilerinin bile başarılı şirketler kurabildiği bir çağdayız. Eğer onlar yapabiliyorsa, neden lisans öğrencileri yapamasın ki?

Teknolojinin diğer tüm alanlarında olduğu gibi, bir startup başlatmanın maliyeti de dramatik bir şekilde düştü. Artık maliyet o kadar düşük ki, neredeyse hiç fark etmiyor. Web tabanlı bir startup'ın en büyük maliyeti aslında sadece yemek ve kira. Yani, bir startup kurmak, tam bir aylak olmaktan pek de fazla masraflı değil. Eğer ramen makarna ile idare edebilirseniz, belki de on bin dolarlık bir başlangıç sermayesi ile bir startup başlatabilirsiniz.

Bir şirketi kurmak ne kadar az maliyetli olursa, yatırımcılardan izin almanız da o kadar az gerekir. Dolayısıyla, daha önce hiç şirket kuramamış birçok kişi artık bunu yapabilecek.

En ilginç grup, belki de yirmili yaşlarının başındakiler olabilir. Yatırımcıların her şeyi istedikleri ama zeki ya da enerjik olmayan girişimcilerle pek hevesli değilim. Yeni, daha düşük seviyedeki başlangıç eşiği tarafından en çok özgürleşecek grup, yatırımcıların her şeyi istedikleri ama tecrübesiz olanlar olabilir.

**Piyasa Oranı**

Bir keresinde nerds kavramını, lisede popüler olmamalarının ana sebebinin, popüler olmak için tam zamanlı çaba sarf etmek yerine daha önemli işlere zaman ayırmaları olduğunu öne sürmüştüm. Bazılarına göre, sadece insanların duymak istediklerini söylüyormuşum. Şimdi, bu durumu gösterişli bir şekilde tekrarlamak üzereyim: Bence lisans öğrencileri hak ettikleri değeri görmüyorlar.

Daha doğru bir deyişle, 20 yaşındakilerin değerinin ne kadar büyük bir farklılık gösterdiğinin farkına varan çok az insan var. Doğru, bazıları pek de yetenekli olmayabilir. Ancak bazı 20 yaşındakiler, 30 yaşında olan hemen hemen herkesten daha yetenekli olabilir.

Şimdiye kadar hep karşılaştığımız sorun, bu tür kişileri seçip ayırt etmenin oldukça zor olmasıydı. Eğer zamanda geriye dönebilseydi, dünyadaki bütün risk sermayesi şirketleri, Microsoft'a yatırım yapmak için sıraya girerdi. Ama o dönemde kim bunu yapmış olurdu ki? Bu genç adamın aslında Bill Gates olduğunu anlayabilecek kaç yatırımcı vardı acaba?

Gençleri değerlendirmek zor çünkü (a) hızlıca değişirler, (b) birbirlerinden çok farklıdırlar ve (c) tutarsız olabilirler. Bu son nokta büyük bir sorun. Gençken, akıllı olsan bile bazen saçma şeyler söyler ve yaparsın. Dolayısıyla, birçok yatırımcı ve işverenin yaptığı gibi, saçma şeyler söyleyenleri eleyen bir algoritma oluşturursan, birçok yanıltıcı sonuç alabilirsin.

Üniversiteden yeni mezun olan kişileri işe alan çoğu şirket, genelde 22 yaşındakilerin ortalama yeteneklerinin çok da yüksek olmadığını düşünür. Bu yüzden, 20. yüzyıl boyunca hemen hemen herkesin bazı giriş seviyesi işlerde stajyer olarak başlaması gerektiği düşünülürdü. Şirketler, yeni mezunlar arasında çok büyük yetenek farklılıkları olduğunun farkındaydılar, ancak bu durumu daha da ileri götürmek yerine, genellikle en yetenekli gençlerin bile en altta başlamasının, onların başarılı olduklarını fazla düşünüp kibirli olmalarını engelleyeceğine inanırlardı.

En üretken gençler, büyük organizasyonlar tarafından _her zaman_ değersizleştirilir. Çünkü gençlerin henüz ölçülebilir bir performansı yok ve yeteneklerini tahmin etmek istediğimizde yapabileceğimiz hatalar genellikle ortalama değerlere doğru kayar.

22 yaşında oldukça üretken biri ne yapabilir? Bir şey, organizasyonları geçip doğrudan kullanıcılara ulaşmaktır. Seni işe alan herhangi bir şirket aslında, ekonomik olarak, müşterinin vekili gibidir. Sana verdikleri değer, (belki bilinçsizce) kullanıcıya ne kadar değer katacağını tahmin etme çabalarıdır. Ama onların bu yargısına itiraz etmenin bir yolu var. İstersen, kendi şirketini kurarak değerini doğrudan kullanıcılardan alma seçeneğine sahipsin.

Piyasa, herhangi bir işverenden çok daha ayrım yapmaz ve tamamen tarafsızdır.İnternet dünyasında, kim olduğunuz ya da kaç yaşında olduğunuz önemli değil. Tek önemli olan, kullanıcıların sitenizde ya da yazılımınızda aradıklarını bulup bulamaması. Eğer bunu başarıyorsanız, kimin arkasında olduğu hiç fark etmez. Bir lise öğrencisi bile olsanız, başarılı bir ürün ya da hizmet sunabiliyorsanız, neden işverenlerin size hak ettiğiniz ücreti ödemesini sağlamayasınız ki?

Belki de kendi startup'ınızı kurup, sizi almak istediklerinde onlara satabileceğiniz bir pozisyonda olabilirsiniz. Neden büyük bir şirkette sıradan bir çalışan olmayı seçesiniz ki? 

Çoğu insan ""startup"" dediğinde, halka açık olan ünlüleri düşünür. Ancak aslında başarılı olan çoğu startup, satın alınarak başarısını sağlar. Genellikle satın alan şirket sadece teknolojiyi değil, onu geliştiren ekibi de ister.

Büyük firmalar genellikle startupları henüz kâr etmeye başlamadan satın alır. Tabii ki böyle durumlarda amaçları gelir elde etmek değil. Asıl hedefledikleri, startup'ın geliştirme ekibi ve şimdiye kadar yarattıkları yazılım. Eğer bir startup, başladıktan sadece altı ay sonra 2 ya da 3 milyon dolara alınıyorsa, bu aslında bir satın alma değil, daha çok bir işe alım bonusu gibi bir şey.

Bence bu tür durumlar giderek daha fazla yaşanacak ve bu da herkes için daha iyi olacak. Açıkçası, startup'ını kuranlar için daha iyi çünkü parayı hemen peşin alıyorlar. Ancak bence bu durum, satın alan şirketler için de daha iyi olacak. Büyük şirketlerin en büyük sorunu ve küçük şirketlere göre neden daha az verimli olduklarının ana nedeni, her bir çalışanın katkısının değerini belirlemenin zor olmasıdır. Yeni kurulmuş startupları satın almak, bu sorunu onlar için çözer: Bir şirket yeni bir startupı satın aldığında, geliştiricilerin kendilerini ispat etmelerini bekler ve ancak o zaman ödeme yaparlar. Bu durumda, satın alanlar olası zararlardan korunmuş olurken, büyüme potansiyelinin büyük bir kısmına sahip olurlar.

**Ürün Geliştirme**

Startupları satın almak, büyük şirketlerin karşılaştığı başka bir problemi daha çözer: yeni ürün geliştirmekte zorlanırlar. Büyük şirketler, mevcut ürünlerden yararlanmayı çok iyi bilirler ancak yeni ürünler yaratmakta genellikle başarısız olurlar.

Peki neden? Çünkü bu durumu ayrıntılı olarak incelemek, startupların var olma nedenidir.

Öncelikle, çoğu büyük şirketin koruması gereken belirli bir alanı oluyor ve bu, genellikle onların geliştirme kararlarını eğip büküyor. Örneğin, şu an web tabanlı uygulamalar çok popüler. Ancak Microsoft gibi firmalarda bu durum karşısında çelişkili duygular olabileceğini düşünüyorum. Çünkü web tabanlı yazılım fikri, masaüstü yazılımları tehdit ediyor. Bu yüzden, Microsoft'un sonunda elde ettiği herhangi bir web tabanlı uygulama, büyük olasılıkla Hotmail gibi, şirket dışında bir yerde geliştirilmiş olacaktır.

Büyük şirketlerin yeni ürünler geliştirmedeki başarısızlıklarının bir diğer nedeni de, bu tür işleri gerçekleştiren kişilerin genellikle büyük şirketlerde (eğer CEO değillerse) fazla güce sahip olmamalarıdır. Devrim niteliğindeki teknolojiler, genellikle kural tanımayan kişiler tarafından geliştirilir. Bu tür kişiler ya büyük şirketler için çalışmazlar, ya da 'evet efendimci' tipte olan kişiler tarafından saf dışı bırakılırlar ve etkileri kıyaslandığında oldukça azdır.

Büyük firmalar genellikle her şeyi sadece bir tane yaparlar ve bu yüzden kaybederler. Tek bir web tarayıcınız varsa, onunla gerçekten riskli bir şey yapamazsınız. Ancak, on farklı startup'in on farklı web tarayıcısı tasarladığını ve sizin en iyisini seçtiğinizi düşünün. Muhtemelen daha iyi bir şey elde edersiniz.

Bu sorunun daha genel bir boyutu da, şirketlerin tüm yeni fikirleri araştırmaya yetecek kadar çok olması. Şu anda belki de 500 startup, Microsoft'un satın alabileceği bir şeyler üzerinde çalışıyor olabilir. Ancak Microsoft bile bünyesinde 500 ayrı geliştirme projesini yönetmekte zorlanabilir.

Büyük şirketler de insanlara doğru bir şekilde ödeme yapmazlar. Büyük bir şirkette yeni bir ürün geliştirenler, ürün başarılı olsa da başarısız olsa da genellikle aynı maaşı alır.Bir startup'ta çalışan olmak, bir yolculuğa çıkmak gibidir. Eğer ürün başarılı olursa, zengin olma hayaliyle yanıp tutuşursun. Ama unutma, başarısız olursa, hiçbir şey kazanamayacağını da bilirsin. Bu durumda, doğal olarak startup çalışanları, hayatlarını bu projeye adar ve gecelerini gündüzlerine katar.

Büyük şirketlerin büyüklüğü bile başlı başına bir engeldir. Ama startuplarda durum farklıdır. Geliştiriciler genellikle satış ve destek ekibi olmadığı için, doğrudan kullanıcılarla iletişim kurmak zorunda kalırlar. Satış yapmak acı verici olabilir, ama bir şeyler satmaya çalışırken, odak gruplarının söylediklerini okumaktan çok daha fazlasını öğrenirsin.

Ve tabii ki, büyük şirketler, diğer her şeyde olduğu gibi, ürün geliştirmede de başarısız oluyorlar. Her şey büyük şirketlerde küçük şirketlere göre daha yavaş ilerler, ve ürün geliştirme hızlı olması gereken bir süreçtir, çünkü iyi bir şeyler ortaya çıkarabilmek için birçok tekrar ve düzeltme yapmanız gerekir.

**Trend**

Büyük şirketlerin startupları satın alma trendinin daha da hızlanacağını düşünüyorum. Halen bu duruma engel olan en önemli faktörlerden biri de gurur. Çoğu şirket, belki de farkında olmadan, her şeyi kendi bünyelerinde geliştirebilmeleri gerektiğini düşünüyor ve startupları satın almayı aslında bir nevi başarısızlık itirafı olarak görüyor. Ve genellikle başarısızlık itirafları ile olduğu gibi, bunu da olabildiğince ertelemeyi seçiyorlar. Ancak bu durum, en sonunda gerçekleşen satın almanın maliyetini oldukça yükseltiyor.

Şirketlerin yapması gereken, startupları henüz gençken ve risk sermayedarları (VC) onları satın alması yüz milyonlarca dolara mal olacak bir hale getirmeden bulup çıkarıyor olmasıdır. Zaten risk sermayedarlarının eklediği birçok unsur, şirketlerin satın alma sürecinde ihtiyaç duymadığı unsurlardır.

Neden alıcılar, gelecekte yüz milyonlarca ödeyerek satın almak zorunda kalacakları şirketleri önceden tahmin etmiyor ve onları bu fiyatın onda biri ya da yirminde birine çabucak kapamıyorlar? Çünkü kazananları önceden belirleyemiyorlar mı? Eğer sadece yirminde birini ödeyeceklerse, sadece yirminde biri kadar iyi tahmin yapmaları yeterli olmalı. Bence bu durumu yönetmeleri oldukça mümkün.

Bence, teknoloji satın alan şirketler zaman içinde erken aşamadaki startuplara yönelmeyi öğrenecek. Bu, onları direk satın alacakları anlamına gelmiyor. Çözüm, bir yatırım ve satın alma karışımı olabilir: mesela, şirketin bir kısmını satın almak ve kalanını daha sonra alabilme seçeneğini elde etmek gibi.

Büyük şirketler startupları satın aldıklarında, aslında işe alım ve ürün geliştirme süreçlerini birleştiriyorlar. Ve bence, bu, her iki süreci ayrı ayrı yürütmekten çok daha verimli. Çünkü bu sayede, üzerinde çalıştıkları projeye gerçekten inanan ve tamamen kendilerini bu işe adayan insanları bünyelerine katıyorlar.

Ayrıca bu yöntem, birlikte çalışmayı başarıyla ustalaşmış geliştirici ekiplerini oluşturur. Ekip içindeki herhangi bir anlaşmazlık, bir startup'ı yönetmenin yoğun ve sıcak sürecinde çoktan aşılmış olur. Satın alındıkları zaman geldiğinde, bu ekipler adeta birbirlerinin cümlelerini tamamlar hale gelmiş olur. Bu, yazılım sektöründe son derece değerlidir, çünkü birçok hata, genellikle farklı kişilerin kodları arasındaki geçişlerde meydana gelir.

**Yatırımcılar**

Bir şirketi kurmanın maliyetinin düşüyor olması, yazılımcılara sadece işverenlere karşı daha fazla güç sağlamıyor. Aynı zamanda yatırımcılara karşı da daha güçlü hale getiriyor.

Risk sermayedarlarının genel kabul görmüş düşüncesi, hackerların kendi şirketlerini yönetmelerine izin verilmemesi yönünde. Kurucuların genelde MBA diplomalı yöneticileri patron olarak kabul etmeleri ve kendilerinin de 'Teknik Yönetici' gibi bir unvan alması beklenir. Belki bu, bazı durumlarda iyi bir fikir olabilir. Ancak bence, kurucuların bu konuda daha fazla direnme hakkı olacak çünkü artık eskiden olduğu kadar yatırımcıların parasına ihtiyaç duymuyorlar.

Startuplar oldukça yeni bir konsept. 1959'da kurulan ve ilk risk sermayesi destekli startup olan Fairchild Semiconductor, daha 50 yıl önce ortaya çıktı. Bu, teknolojinin hızla ilerlediği bir dünyada, oldukça kısa bir süre. Ve bu trendin daha da hızlanacağını düşünüyorum. Çünkü, neden büyük şirketler, başarılı olmuş ve büyümeye devam eden bir startup'ı satın almak yerine, kendi başlarına aynı şeyi yapmaya çalışsınlar ki?Sosyal değişim hızla ilerliyor ve şu anda bulunduğumuz nokta bile henüz beta öncesi. Bu yüzden, bugünün startup'ları ve çalışma biçimleri değişmeyecek diye düşünmek hata olur.

Bakalım, Fairchild ne durumdaydı? Onlar başlamak için ciddi bir sermayeye ihtiyaç duyuyorlardı. Gerçek fabrikalar kurmaları gerekiyordu. Peki ya bugün? Bir web tabanlı startup'ın ilk yatırım turunda bu paralar nereye harcanıyor? Daha fazla para, yazılımı daha hızlı yazdırmaz; tesisler için de gerekli değil çünkü onlar artık oldukça ucuz. Aslında, paranın gerçekten satın alabileceği tek şey, satış ve pazarlama. Bir satış ekibinin değeri olduğunu kabul ederim. Ancak pazarlama giderek daha da önemsizleşiyor. İnternet'te, gerçekten iyi olan her şey, kendi başına kulaktan kulağa yayılıyor.

Yatırımcıların gücü paranın gücüdür. Eğer bir startup daha az paraya ihtiyaç duyarsa, yatırımcıların onlar üzerindeki etkisi de o derece azalır. Bu yüzden, geleceğin startup kurucuları eğer istemezlerse yeni CEO'ları kabul etmek zorunda kalmayabilirler. Risk sermayedarları bu duruma karşı çıksalar da, zorlukla da olsa bu yola girmek zorunda kalacaklar. Ancak genellikle zorlandıkları durumların sonunda olduğu gibi, bu durum da aslında onlar için iyi sonuçlara yol açabilir.

Google, işlerin gittiği yönün bir işareti. Yatırımcıları, finansman şartı olarak yaşça büyük ve deneyimli bir CEO'yu işe almayı talep etti. Ancak duyumlarıma göre, kurucular hemen pes etmediler ve risk sermayedarlarının istediği kişiyi seçmediler. Tam bir yıl boyunca kararı ertelediler ve sonunda bir CEO seçtiklerinde, bilgisayar bilimleri doktorası olan bir kişiyi tercih ettiler.

Bana kalırsa, kurucular hala şirketin en güçlü kişileri ve Google'ın başarısını düşündüğümüzde, gençlikleri ve tecrübesizlikleri onlara hiçbir şekilde zarar vermemiş gibi görünüyor. Hatta, Google'ın kurucularının yatırımcılara ne istediklerini verip, ilk yatırım turunu aldıktan hemen sonra bir MBA'ya yönetimi devretmiş olsalar, belki de bu kadar başarılı olamazlardı diyebilirim.

Risk sermayedarları tarafından atanan iş insanlarının değersiz olduğunu söylemiyorum. Kesinlikle değerliler. Ancak, bu kişilerin kurucuların patronu olmaları, yani CEO olmaları gerekmiyor. Gelecekte, risk sermayedarları tarafından atanan yöneticilerin çoğunun CEO değil, COO olacağını tahmin ediyorum. Kurucular, mühendislik bölümünü doğrudan ve şirketin geri kalanını COO üzerinden yönetecek.

**Açık Kafes**

Hem işverenler hem de yatırımcılar açısından bakıldığında, güç dengesi yavaş yavaş gençlere doğru kayıyor. Ancak garip bir şekilde, gençler bu durumun farkına en son varıyorlar. Sadece en hırslı üniversite öğrencileri mezun olduktan hemen sonra kendi şirketlerini kurmayı düşünüyor. Çoğu ise sadece iş bulmayı hedefliyor.

Belki de bu, olması gereken tam da budur. Belki bir startup başlatma fikri gözünüzü korkuttuğunda, kendinden emin olmayanları elemiş oluyorsunuzdur. Ancak, bence bu eleme işlemi biraz fazla sert. Başarılı bir startup başlatabilecek, fakat bunun yerine kendilerini büyük şirketlerin emme hortumlarına bırakan insanlar olduğunu düşünüyorum.

Hayvanların kafesten çıktıklarında kapının açık olduğunu hemen fark etmediklerini hiç fark ettiniz mi? Genellikle onları dışarı çıkmaları için bir sopa ile dürtmek zorunda kalırız. Bloglarla da benzer bir şey oldu. 1995'te insanlar online yazılar yayınlayabilirdi ama blog yazarlığı gerçekten son birkaç yılda popülerlik kazandı. 1995'te sadece profesyonel yazarların düşüncelerini yayınlama hakkı olduğunu düşünürdük ve başka kimse bunu yaparsa deli olarak görülürdü. Şimdi ise online yayınlamak o kadar popüler ki herkes, hatta basın yazarları bile bunu yapmak istiyor. Ancak blog yazarlığının son zamanlarda popüler olması teknik bir yenilikten değil; aslında herkesin kafesin açık olduğunu anlaması tam sekiz yıl sürdü.

Bence birçok üniversite öğrencisi hala ekonomik kafesin açık olduğunun farkında değil. Birçoklarına aileleri tarafından başarının yolu iyi bir işe girmekten geçer diye öğretildi. Bu, ailelerinin gençliğinde belki doğruydu, ama şimdi durumlar çok daha farklı.Artık başarının yolu, değerli bir şey inşa etmekten geçiyor. Ve bunu yapmak için illa bir şirkette çalışmanız gerekmiyor. Hatta bazen, bir şirket için çalışmadan bunu daha etkili bir şekilde yapabilirsiniz.

Lisans öğrencileriyle konuştuğumda, beni en çok şaşırtan şey, ne kadar temkinli oldukları. Tabii ki burada politik anlamda değil, risk almaktan bahsediyorum. Bu bir hata çünkü gençken alabileceğiniz riskler çok daha fazla.

**Risk**

Risk ve ödül her zaman orantılıdır. Örneğin, hisse senetleri tahvillere göre daha risklidir ve zamanla her zaman daha yüksek getiri sağlarlar. Peki, o halde neden kimse tahvile yatırım yapar? Asıl mesele, bu ""zamanla"" kısmında. Hisse senetleri, 30 yıl gibi bir süre zarfında daha yüksek kazanç sağlarken, yıldan yıla değer kaybedebilirler. Dolayısıyla neye yatırım yapacağınız, paraya ne zaman ihtiyacınız olduğuna bağlıdır. Eğer gençseniz, bulabildiğiniz en riskli yatırımlara yönelmelisiniz.

Tüm bu yatırım muhabbetleri size biraz soyut gelebilir. Çoğu lisans öğrencisi varlıklarından çok borçları olduğunu görür. Yatırım yapabilecekleri bir şeyleri olmadığını düşünebilirler. Ama bu kesinlikle doğru değil: Onların en büyük yatırım kaynağı zamandır ve riskle ilgili kural burada da geçerlidir. İlk yirmili yaşlarınız tam da kariyerinizle ilgili çılgınca riskler almanın tam zamanıdır.

Riskin her zaman kazançla orantılı olmasının nedeni, piyasa güçlerinin bunu belirlemesidir. İnsanlar, istikrar için fazladan ödeme yaparlar. Yani eğer tahvil alarak ya da büyük bir şirkette çalışarak istikrarı seçerseniz, bunun bir maliyeti olacak.

Daha riskli kariyer adımları genellikle daha iyi kazandırır, çünkü çoğu kişi bu adımları atmayı tercih etmez. Bir startup kurmak gibi uç seçimler o kadar ürkütücüdür ki, birçok kişi bile denemeyi göze alamaz. Dolayısıyla, oyunun sonunda kazanılacak büyük ödülleri düşündüğünüzde, beklediğinizden çok daha az rekabetle karşılaşırsınız.

Matematik acımasızdır. Belki de 10 startup'tan 9'u başarısız olurken, başarılı olan tek startup, kurucularına sıradan bir işte elde edecekleri gelirin 10 katını kazandırır. İşte bu anlamda denilebilir ki startup'lar ""ortalama olarak"" daha iyi kazanç sağlar.

Bunu aklınızdan çıkarmayın. Eğer bir startup kurarsanız, muhtemelen başarısız olacaksınız. Bu startupların doğasıdır, çoğu başarılı olamaz. Ancak, %90 başarısız olma ihtimali olan bir şeyi denemek, eğer riski karşılayabiliyorsanız, mutlaka bir hata değildir. 40 yaşında, ailenizi geçindirmeniz gerektiğinde başarısız olmak ağır sonuçlara yol açabilir. Ama ya 22 yaşında başarısız olursanız, ne olur ki? Üniversiteden hemen sonra bir startup'a girişir ve işler yolunda gitmezse, 23 yaşında belki biraz borçlu ama çok daha bilgili ve tecrübeli biri olursunuz. Düşününce, bu genellikle bir yüksek lisans programından beklediğiniz şeydir.

Hatta eğer startup'ınız batarsa bile, işverenlerle olan ilişkilerinize zarar vermeyeceksiniz. Emin olmak için, büyük şirketlerde çalışan birkaç arkadaşıma sordum. Yahoo, Google, Amazon, Cisco ve Microsoft'taki yöneticilere, 24 yaşında ve eşit kabiliyete sahip iki adayı sordum. Birisi kendi startup'ını kurmayı denemiş ama başarısız olmuş, diğeriyse üniversiteden mezun olduktan sonraki iki yılını büyük bir şirkette yazılım geliştirici olarak çalışarak geçirmiş. Her biri, kendi şirketini kurmayı denemiş olan adayı tercih ederlerdi. Yahoo'nun mühendislik departmanını yöneten Zod Nazem şöyle dedi:

> Aslında başarısız olmuş bir startup'ı olan kişiye daha çok değer veriyorum. Ve bunu bana ait bir alıntı olarak kullanabilirsiniz!

İşte size tavsiye. Yahoo'da mı çalışmak istiyorsun? Önce kendi işini kur.

**İnsan Müşteridir**

Büyük şirketler bile genç hackleri ve onların kurduğu şirketlere hayranlık duyuyorsa, neden daha fazla genç bu yolu seçmiyor? Üniversite öğrencileri neden bu kadar çekingen? Bence bunun nedeni, hayatlarının büyük bir kısmını kurumlarda geçirmiş olmaları.

Herkesin hayatının ilk yirmi yılı, bir kurumdan diğerine geçmekle dolu. Muhtemelen hangi liseye gideceğin konusunda çok fazla seçeneğin olmadı.Liseden sonra, genellikle herkesin üniversiteye gitmesi beklenir. Belki birkaç üniversite arasında seçim yapabildin, ama onlar da birbirine oldukça benziyordu. Yani, aslında 20 yıldır bir metro hattında ilerliyormuşsun gibi ve bir sonraki durak gibi görünen şey bir iş.

Aslında üniversite, hayatın kilit noktasıdır. Bir bakıma, bir şirkette çalışmak, bir dizi kurumun sadece bir sonraki aşaması gibi görünebilir ama altında yatan her şey tamamen farklıdır. Okulun bitişi, hayatınızın dönüm noktasıdır; artık tüketen değil, üreten bir birey olmaya başlarsınız.

Bir diğer büyük değişiklik ise şimdi direksiyon sizin elinizde. İstediğiniz her yere gidebilirsiniz. Bu yüzden belki de biraz durup, ne olup bittiğini anlamaya çalışmak, sadece otomatik pilota geçip devam etmekten daha değerli olabilir.

Üniversite boyunca, hatta belki daha da öncesi, çoğu lisans öğrencisi işverenlerin ne istediğini düşünür. Ama asıl önemli olan müşterilerin ne istediğidir. Çünkü sonuçta sizin maaşınızı ödeyen paranın kaynağı onlardır.

Dolayısıyla, işverenlerin ne istediği üzerine düşünmek yerine, direkt olarak kullanıcıların ne istediği üzerine yoğunlaşmanız daha faydalı olabilir. Eğer aralarında herhangi bir fark varsa, kendi şirketinizi kurarken bu durumu avantaja dönüştürebilirsiniz. Örneğin, büyük şirketler genellikle uysal ve uyumlu kişileri tercih eder. Ancak bu durum, büyük olmalarından kaynaklanan bir artı değil, müşterilerin ihtiyaç duyduğu bir özellik değil.

**Yüksek Lisans**

Üniversiteden mezun olduğumda tüm bu detayları tam olarak fark etmiyordum. Çünkü ben hemen yüksek lisansa başlamıştım. Aslında, bir gün bir startup kurmayı düşünüyor olsanız bile, yüksek lisans yapmak oldukça mantıklı bir seçenek olabilir. Bitirdikten sonra bir startup kurabilirsiniz, ya da Yahoo ve Google'ın kurucularının yaptığı gibi, hala yüksek lisans yaparken bile bu planı harekete geçirebilirsiniz.

Yüksek lisans, bir startup için oldukça iyi bir başlangıç noktası olabilir. Çünkü bir araya getirilmiş bir sürü parlak zekayla birliktesiniz ve kendi projelerinize harcayabileceğiniz zaman dilimleri, bir lisans öğrencisinin ya da bir şirket çalışanınınkinden daha geniş. Eğer anlayışlı bir danışmanınız varsa, fikrinizi geliştirmek ve onu bir şirkete dönüştürmek için rahatça zamanınızı kullanabilirsiniz. David Filo ve Jerry Yang, Yahoo Dizini'ni Şubat 1994'te başlattılar ve sonbahara kadar her gün bir milyon tıklama almaya başladılar. Ancak yüksek lisans programından ayrılıp şirketlerini kurmak için Mart 1995'e kadar beklediler.

Ayrıca önce startup kurmayı deneyebilir, eğer olmazsa sonrasında yüksek lisansa başlayabilirsiniz. Startuplar genellikle hızlı bir şekilde batarsa batıyor. Bir yıl içinde zamanınızı boşa harcamakta olduğunuzu anlarsınız.

Eğer başarısız olursa tabii ki. Eğer başarılı olursanız, yüksek lisansı biraz daha ertelemeniz gerekebilir. Ama bir kere orada olduğunuzda, normal bir yüksek lisans öğrencisinin bursuyla geçireceği hayatınızdan çok daha keyifli bir hayatınız olacak.

**Tecrübe**

Yirmili yaşlarının başındaki insanların startup kurmamalarının bir diğer sebebi, kendilerini yeterli tecrübeye sahip hissetmemeleri. Çoğu yatırımcının da bu konuda aynı görüşte olduğunu söyleyebiliriz.

Üniversitedeyken ""deneyim"" kelimesini çok duyardım. Aslında bu kelime ne anlama geliyor? Belli ki önemli olan deneyimin kendisi değil, beyninizde yarattığı değişiklik. ""Deneyim"" sahibi olduktan sonra beyninizde ne farklılaşıyor ve bu değişimi hızlandırabilir miyiz?

Artık bu konuda bazı verilerim var ve deneyim eksikliği olan insanların genellikle hangi noktayı kaçırdıklarını söyleyebilirim. Her startup'ın ihtiyacı olan üç şeyi belirtmiştim: iyi insanlar, kullanıcıların istediği bir ürün ve çok fazla para harcamamak. Deneyimsiz olduğunuzda genellikle ortadaki kısmı yanlış anlarsınız. Birçok üniversite öğrencisi iyi bir yazılım yazabilecek teknik yeteneklere sahiptir ve genellikle para harcamada ölçülüdürler.Bir hata yaptığımızda, genellikle insanların ne istediği konusunda bir şeyler üretmek gerektiğini fark etmeyiz. Bu, sadece gençlerin değil, her yaştan startup kurucusunun düştüğü bir tuzaktır. 

Neyse ki, bu kusuru düzeltmek kolaydır. Eğer tüm üniversite öğrencileri kötü birer programcı olsaydı, durum çok daha zor olurdu. Programlama öğrenmek yıllarını alabilir. Fakat insanların ne istediğini öğrenmek ve ona göre üretim yapmak için yıllarca beklemeniz gerektiğini düşünmüyorum. Benim düşüncem, tek yapmanız gerekenin, programcılara bir tokat atıp, 'Haydi uyanın. Burada oturup kullanıcıların neye ihtiyaç duyduğunu tahmin etmeye çalışmayın. Kalkın, kullanıcı bulun ve onların neye ihtiyaçları olduğunu gözlerinizle görün.' demek olduğudur.

En başarılı startuplar genellikle sadece belirli bir iş yapıyor olmalarıyla değil, insanların zaten sahip oldukları bir sorunu çözüyor olmalarıyla öne çıkarlar.

""Deneyim"" dediğimiz şey, beyninizde büyük bir değişiklik yapar: İnsanların sorunlarını çözmeniz gerektiğini öğrenirsiniz. Bunu anladığınızda hızla bir sonraki adıma geçersiniz, yani bu sorunların ne olduğunu çözmeye çalışırsınız. Ama bu biraz zor çünkü yazılımların gerçekte nasıl kullanıldığı, özellikle en çok para ödeyenler tarafından, tahminlerinizden oldukça farklı olabilir. Örneğin, PowerPoint'in asıl amacı fikirlerinizi sunmanızı sağlamak gibi görünse de, gerçekteki rolü insanların halka açık konuşma korkusunu yenmelerini sağlamaktır. PowerPoint, belki de hiçbir şey hakkında bile olsa, etkileyici bir sunum yapmanızı sağlar. Ayrıca, dinleyicilerin sizi aydınlık bir odada izlemek yerine, karanlık bir odada slaytlara bakarak konuşmanızı takip etmelerine yardımcı olur.

Bu tür bir durum, görmek isteyen herkesin gözlerinin önünde. Anahtar, neye bakmanız gerektiğini bilmek -- bir startup için bir fikir sahibi olmanın, bir ders projesi için bir fikir sahibi olmaktan çok farklı olduğunu anlamak. Bir startup'ın hedefi havalı bir yazılım yazmak değil. Amaç, insanların isteyeceği bir şeyi yaratmak. Ve bunu başarabilmek için, kullanıcıları göz önünde bulundurmalısınız - kod yazmayı bir kenara bırakıp, sadece kullanıcılara odaklanmalısınız. Bu, oldukça büyük bir zihinsel ayarlama gerektirebilir, çünkü okulda yazdığınız yazılımların çoğunun bile kullanıcısı olmayabilir.

Bir Rubik Küpü çözüme birkaç adım kala bile halen bir karmaşa gibi görünür. Bence birçok üniversite öğrencisi de aynı durumda: İsterlerse başarılı bir girişime sadece birkaç adım uzaktalar ama bunun farkında değiller. Teknik becerileri fazlasıyla yeterli. Ancak, kullanıcıların istediklerini yapmanın zenginlik yaratmanın yolu olduğunu ve işverenlerin sadece risklerin bir araya geldiği kullanıcı temsilcileri olduğunu henüz idrak etmediler.

Eğer genç ve zekiyim diyorsan, bu ikisine de ihtiyacın yok. Kullanıcıların ne istediğini başkasının sana söylemesine gerek yok, çünkü bunu kendin bulabilirsin. Ve riski paylaşmak istemezsin, çünkü ne kadar genç olursan, o kadar fazla risk almalısın.

**Kamuoyuna Duyuru**

Son olarak, hem benim hem de ailenizin size ortak bir mesajı var: Üniversiteyi bırakıp bir startup kurmayı düşünmeyin. Aceleci olmanıza gerek yok. Mezun olduğunuzda da kendi işinizi kurmak için bolca zamanınız olacak. Hatta, belki de mezun olduktan sonra birkaç yıl boyunca var olan bir şirkette çalışmak ve şirketlerin nasıl işlediğini öğrenmek iyi bir fikir olabilir.

Ama düşündükçe, 19 yaşındaki Bill Gates'e bir şirket kurmak için mezun olana kadar beklemesi gerektiğini söylemeyi bir türlü kafamda canlandıramıyorum. Bana kibarca ""Hadi oradan!"" derdi herhalde. Ve dürüst olmak gerekirse, ona, kendi geleceğini tehlikeye attığını, mikrobilgisayar devriminin tam kalbinde çalışarak, Harvard'daki derslerde öğreneceği şeylerden daha azını öğrendiğini söyleyebilir miydim? Hayır, muhtemelen hayır.

Evet, belki de birkaç yıl boyunca başka bir firma için çalışmadan önce kendi işinizi kurarsanız, önemli şeyler öğrenirsiniz. Ama unutmayın, her yol Roma'ya çıkar. Ve belki de sizin için en iyi yol, kendi startup'ınızı kurmaktan önce biraz deneyim kazanmaktır.Kendi işinizi yönetmek, birçok zorluğun üstesinden gelmenizi gerektirse de, aynı zamanda birçok değerli deneyim ve öğrenme fırsatı sunar. 

Bir düşünün, 19 yaşındaki Bill Gates'e ""Başkası için çalışmayı önerir misin?"" diye sorsak, ne cevap alırızdı acaba? Muhtemelen ""Hayır"" olurdu. Ama işte hayat bazen beklemekle geçer. Üniversiteyi bitirmek, bir süre başka bir şirkette çalışmak... Ve ancak o zaman kendi işinizi kurmak için adım atabilirsiniz. 23 yaşına kadar beklemek zorunda mısınız? Evet, tam _dört yıl_ boyunca beklemelisiniz. Bu, bugüne kadar geçen hayatınızın yüzde yirmisinden bile fazla bir süre. Üstelik dört yıl sonra, Altair için bir Basic yorumlayıcı yazarak para kazanma fırsatı da çoktan kaçmış olacak.

Bill Gates'in bu durumu haklı çıkardığını söyleyebiliriz. Apple II sadece iki yıl sonra piyasaya sürüldü. Eğer Bill Gates bizim önerdiğimiz gibi üniversiteyi bitirip başka bir şirkette çalışmaya başlasaydı, büyük ihtimalle Apple için çalışıyor olurdu. Bu durum belki hepimiz için daha iyi olabilirdi ama kesinlikle onun için daha iyi olmazdı.

Üniversiteyi bitirip bir süre çalıştıktan sonra startup kurma tavsiyemizi sorgusuz sualsiz destekliyorum. Ama bunun, gençlere söylenen ama genellikle dinlenmeyen türden bir nasihat olduğunu itiraf etmeliyim. Aslında biz bu tarz şeyleri genellikle, ""Bak, ben sana demiştim,"" diyebilmek için söylüyoruz. O yüzden, sana demediğimi iddia etme.

#### Notlar

[1] II. Dünya Savaşı'nda B-17 pilotlarının ortalama yaşı yirmili yaşların başındaydı. (Bu bilgiyi belirttiği için Tad Marko'ya teşekkürler.)

[2] Bir şirket, eğer çalışanlarına bu şekilde ödeme yaparsa adil olmadığı suçlamasıyla karşılaşır. Ancak bazı startupları satın alıp diğerlerini almamayı tercih ettiklerinde, kimsenin aklına haksızlık demek gelmiyor.

[3] Start-up'ların %10 başarı oranı biraz kentsel efsane gibi. Çok muntazam. Bana kalırsa, aslında oranlar biraz daha kötü.

**Özel Teşekkürler**:Bu metnin taslaklarını okuyan Jessica Livingston'a, işe alım konusundaki görüşlerini paylaşan ve adlarının gizli kalmasını isteyen arkadaşlarıma, ve bu konuşmayı organize eden Karen Nguyen ile Berkeley CSUA ekibine teşekkürler.""""

---

İlişkili Konseptler: bir startup başlatmak, bir startup başlatmanın faydaları, genç girişimciler, startup riskleri ve ödülleri, startup ile geleneksel iş arasındaki fark, startup satın alımı, startup yatırımı, startup deneyimi, startup başarı oranı, yüksek lisans ve startuplar, startuplarda deneyimin değeri, startuplarda müşteri ihtiyaçlarını anlama, Bill Gates'in startup deneyimi, startup kültürü, startup finansmanı, startup piyasa değeri, erken aşama startuplar, startup kurucuları, startup ürün geliştirme, startup başarısızlığı, startup başarısı, Yahoo ve Google kurucuları, genç girişimciler için startup riskleri, startup ve yatırımcı ilişkisi, startup ve işveren ilişkisi."

Subscribe

Listen to Yiğit Konur'un Okuma Listesi using one of many popular podcasting apps or directories.

Spotify Pocket Casts Amazon Music YouTube
← Previous · All Episodes · Next →