← Previous · All Episodes · Next →
Uyumluluk ve Bağımsızlık Derecelerine Göre İnsanları Sınıflandırmak: Dört Farklı Yaklaşım (The Four Quadrants of Conformism) Episode 144

Uyumluluk ve Bağımsızlık Derecelerine Göre İnsanları Sınıflandırmak: Dört Farklı Yaklaşım (The Four Quadrants of Conformism)

· 15:19

|
"Paul Graham'ın 2020'de yazdığı bu makale, insanları uyumluluk derecelerine göre sınıflandırmanın ne kadar açıklayıcı olduğunu tartışıyor. Graham, insanların kişilikleri doğrultusunda dört farklı kategoride toplanabileceğini ve bunların: agresif uyumlu, pasif uyumlu, pasif bağımsız ve agresif bağımsız olduğunu belirtiyor. Fikirlerin özgürce tartışılabildiği bir toplumun daha ilerici ve başarılı olacağını savunuyor. Son zamanlarda özgür sorgulamanın zayıfladığını ve bu durumun yeni fikirlerin gelişimini olumsuz etkilediğini ifade ediyor. Sonuç olarak, bağımsız düşünen insanların, toplumları ileri taşıyan fikirleri üretme potansiyeli olduğunu ve bu yüzden onların korunması gerektiğini savunuyor.

---

# Uyumluluk ve Bağımsızlık Derecelerine Göre İnsanları Sınıflandırmak: Dört Farklı Yaklaşım (The Four Quadrants of Conformism)

Temmuz 2020

İnsanları sınıflandırmanın en ilginç yollarından biri, onların konformistliklerinin saldırganlık ve derecesiyle ilgili. Bir kartezyen-koordinat sistemi düşünün, yatay eksende geleneksel düşünenler sol tarafta, yenilikçi düşünenler ise sağ tarafta olsun. Dikey eksende ise en altta pasif, en üstte ise agresif insanlar yer alsın. Bu dört çeyrek, dört farklı insan tipini tanımlar. Üst soldan başlayıp saat yönünde ilerledikçe, agresif geleneksel düşünenler, agresif yenilikçi düşünenler, pasif yenilikçi düşünenler ve agresif yenilikçi düşünenler sıralanır.

Bu dört tür insanı çoğu toplumda bulabileceğinizi düşünüyorum. Ancak hangi insanın hangi çeyrekte yer aldığı, toplumun yaygın inançlarından çok kendi kişiliklerine bağlıdır. 

Küçük çocuklar, bu dört tipi kanıtlar niteliktedir. İlk okula giden herhangi biri bu dört tipi de görmüştür. Okul kurallarının keyfi olması, insanların içinde bulunduğu çeyreğin kurallardan çok onlara bağlı olduğunun bir kanıtıdır.

Üst soldaki çocuklar, agresif geleneksel düşünenler, ispiyonculardır. Onlar kuralların sadece uyulması gereken şeyler olduğuna değil, aynı zamanda kurallara uymayanların da cezalandırılması gerektiğine inanırlar.

Alt soldaki çocuklar, pasif geleneksel düşünenler, koyunlardır. Kurallara dikkatlice uyarlar, fakat biri kuralları çiğnediğinde ilk verdikleri tepki, kuralı çiğneyenin cezalandırılmasından korkmak olur, onun cezalandırıldığından emin olmak değil.

Alt sağdaki çocuklar, pasif yenilikçi düşünenler, hayalperestlerdir. Kuralları çok önemsemezler, hatta kuralların ne olduğundan bile tam emin değillerdir.

Sağ üstteki çocuklar, agresif yenilikçi düşünenler, yaramazlardır. Bir kural gördüklerinde ilk verdikleri tepki onu sorgulamaktır. Hatta onlara ne yapacaklarını söylemek, onları denilen şeyin tersini yapmaya yönlendirir.

Konformizmi ölçerken tabii ki çocukların büyüdüğünü göz önünde bulundurmalıyız. Çünkü daha küçük çocuklar için kuralları yetişkinler koyar, ama büyüdükçe kuralları koyanlar çocuğun yaşıtları olur. Yani okul kurallarına uymayan bir grup ergen yenilikçi düşünen değildir; hatta tam tersidir.

Yetişkinlikte ise dört insan türünü çağrışım yaparak tanıyabiliriz. Agresif geleneksel düşünenlerin çağrısı ""Crush <grup_dışı
>!""(Bir değişkenden sonra ünlem işareti görmek oldukça endişe verici, ancak agresif geleneksel düşünenlerin tüm sorunu budur.) Pasif gelenksel düşünenlerin çağrısı ""Elalem ne der?"" olsun. Pasif yenilikçi düşünenlerin çağrısı ""Herkesinki kendine"". Ve agresif yenilikçi düşünenlerinki de ""Eppur si muove.(En azından haraket ediyor.)""

Bu dört tür toplumda eşit olarak dağılmamış. Agresiften çok pasif insanlar var ve yenilikçi düşünenlerden çok daha fazla geleneksel düşünenler var. Yani pasif gelenksel düşünenler en büyük, agresif yenilikçi düşünenlerse en küçük grup.

Bir kişinin hangi çeyrekte olduğu, kuralların doğasından çok o kişinin karakteriyle ilgili olduğu için, çok farklı topluluklarda yaşayıp aynı çeyrekte olan çok kişi var.

Robert George, Princeton'da profesör, son zamanlarda şöyle bir yazı yazdı:

Bazen öğrencilerime 'Köleliğin kaldırılmasından önce Amerika'nın güneyinde yaşasaydınız ve beyaz olsaydınız, köleliğe karşı tutumunuz ne olurdu?' diye soruyorum. Tahmin edin en diyorlar? Hepsi kölelik karşıtı olurmuş! Hepsi köleliğin ne kadar kötü olduğunu cesur bir şekilde söyler ve yorulmadan savunurmuş.

O bunu söylemek için çok nazik ama, tabiki savunmazlardı. Ve aslında, bizim varsayılan varsayımımız sadece öğrencilerinin ortalama olarak o zamanki gibi davranacakları değil, aynı zamanda bugün agresif bir şekilde geleneksel düşünenlere sahip olanların da o zamanlar agresif bir şekilde geleneksel zihniyetli olacakları olmalıdır.Kulağa biraz ağır geliyor olabilir ama, köleliğe karşı savaşmamak, aslında köleliğin en sadık koruyucuları olmak anlamına geliyordu. Bu, bazen düşünce tarzımızın da bir parçası olabilir. Önyargılı olduğumu kabul ediyorum, ancak dünyadaki birçok sorunun nedeni, agresif geleneksel düşünce tarzları olabilir. Aydınlanma Çağı'ndan bu yana geliştirdiğimiz birçok şey, aslında onların etkisini azaltmak veya engellemek için tasarlanmış olabilir. 

Özellikle, sapkınlık kavramının yerine, her türlü farklı fikri, hatta şu anda kabul edilemez olduğu düşünülenleri bile, işe yarayıp yaramadığını görmek için özgürce tartışma ilkesiyle değiştirmek, büyük bir adım olabilir. 

Peki neden yenilikçi görüşlülerin korunmaya ihtiyacı var? Çünkü tüm yeni fikirler onlarda doğar. Başarılı bir bilim insanı olmak için sadece doğru olmak yetmez. Herkes yanlışken bile doğru olmak zorundasındır. Geleneksel düşünce tarzına sahip insanlar genellikle bu dengeyi sağlayamazlar. 

Benzer nedenlerden dolayı, startup CEO'ları sadece yenilikçi fikirli değiller, aynı zamanda agresif bir şekilde yenilikçi fikirliler. Dolayısıyla, toplumların yalnızca geleneksel zihniyetli olanı uzak tutmaya yönelik geleneklere sahip oldukları ölçüde gelişmesi tesadüf değildir. 

Son birkaç yıldır, çoğumuzun fark ettiği gibi, özgür düşünceyi koruyan geleneklerimiz zayıfladı. Bazıları aşırı tepki verdiğimizi söylüyor, onların düşüncelerinin kısıtlanmadığını veya kısıtlandığını ama bunun bir kişiden daha büyük nedenleri olduğunu söylüyorlar. 

Geleneksel düşünce tarzına sahip olanlar üstün geldiklerinde, her zaman bunun kendilerinden daha büyük bir şeyin hizmetinde olduğunu söylerler. Her seferinde de bu kendilerinden büyük amaç alakasız, farklı şeyler olur.

İlk bahaneye gelirsek, yenilikçi fikirli olanların aşırı duyarlı olduğunu, özgür düşüncenin o kadar da zedelenmediğini düşünüyorsanız, bunun kararını siz veremezsiniz. Fikirlerin önünün ne kadar kapatıldığını fikirleriniz yoksa bilemezsiniz. Ve sadece yenilikçi fikirliler uçlarda yaşar. Özellikle bu yüzden birinin fikirleri özgürce keşfedebilmesi konusundaki değişimlere bu kadar duyarlıdırlar. Bu kömür madenindeki kanaryalar onlar.

Geleneksel düşünce tarzına sahip olanlar her zaman, her fikrin önünü değil sadece kötü olan fikrilerin önünü kapamak istediklerini söylerler. 

Sadece bu cümleden bile ne kadar tehlikeli bir oyun oynadıklarını anlayabilirsiniz. Ama yine de açalım. ""Kötü"" fikirleri bile tartışmamızın 2 nedeni var.

Birincisi, hangi fikirlerin yasaklanacağına karar vermek için kullanılan herhangi bir süreçte hata yapılması kaçınılmazdır. Dahası, zeki olan hiç kimse bu tür bir işi üstlenmek istemeyeceği için aptallar tarafından yapılacaktır. Ve bu süreçte bir sürü hata olduğunda, süreç içinde bu hataları yapabilecek boşluklar gerek. Bu demek oluyor ki böyle bir durumda düşündüğünden çok daha az fikri yasaklaman gerekecek. Ama bu agresif geleneksel düşünce tarzına sahip olanlar için çok zor. Biraz insanların cezalandırılmasından hoşlandıkları-çocukken olduğu gibi- , biraz da birbirleriyle yarıştıkları için. Ortodoksluk uygulayıcıları, uçlardaki fikirlerin var olmasına izin vermezler. Çünkü bu fikirler diğer uygulayıcıların, ahlaki konularda karar verme alanında, onların bir üstüne çıkmasına olanak verir. Sonunda da hata için aradığımız boşluklar yerine tam tersini buluruz: tüm yasaklanabilir görünen fikirlerin yasaklandığı dibe giden bir yarış. 

Bir fikri yasaklamanın çok tehlikeli olmasının ikinci nedeni ise, fikirlerin birbirlerine göründüklerinden daha yakın olması. Yani bir konuyu yasaklamak sadece o konuyu yasaklamaktan ibaret olmuyor. Kısıtlamalar, yasaklanan konuyla ilişkili bütün konulara yayılır. Ve bu bir uç örnek değil. En iyi fikirler böyledir çünkü, köklerinden çok uzak alanlarda sonuçlar doğurur. Bazı fikirlerin yasaklandığı bir dünyada fikirlerin olması, köşesinde kömür madeni olan bir sahada futbol oynamaya benzer. Sadece normalde oynayacağın oyunu oynamıyorsun, aynı zamanda şekli farklı olan bir sahada oynuyorsun.Bazen, ne kadar güvenli bir ortamda olursan ol, oynadığın oyunun ne kadar büyük olduğunu unutabilirsin. Bu, yenilikçi fikirlerin kendilerini koruma yolculuğunun bir hikayesi. Geçmişte, bu yolculuk mahkemelerde başladı, sonra üniversitelere taşındı. Fabrikaların neden bacasında iyi karbon filtresi var? Ses stüdyolarında neden iyi ses yalıtımı var? İnsanların fikirleriyle çalıştığı yerlerde, özgür düşünceyi korumaya yönelik gelenekler var.

En azından son birkaç yılda, agresif geleneksel fikirlilerin zamanıyken, üniversiteler bulunabilecek en güvenli yerlerdi. Ama maalesef, bir sonraki geleneksel fikirlilerin yayılımının üniversitelere doğru olduğu talihsiz gerçeği yüzünden, bu artık geçerli olmayabilir.

Bu değişim 1980'lerin ortalarında başladı, 2000'lerde biraz yavaşladı, ama son zamanlarda sosyal medyanın da etkisiyle tekrar hız kazandı. Silikon Vadisi'nin de sonu bu olacak gibi görünüyor. Silikon Vadisi'ni yönetenler yenilikçi fikirli olsa da, agresif geleneksel fikirlilere ancak hayal edebilecekleri bir araç verdiler.

Öte yandan, üniversitelerin özgür düşünce ruhundaki bu düşüş, yenilikçi fikirli olanların ayrılışının göstergesidir. 50 yıl önce profesör olan insanların artık yeni seçenekleri var. Şimdi Kantitatif Analizciler veya Start-up'lar olabilirler. Bunlardan herhangi birinde başarılı olmak istiyorsan, yenilikçi fikirli olmalısın. Eğer bu insanlar profesör olsalardı, akademik özgürlük için çok daha fazla direnirlerdi. Yani belki yenilikçi fikirlilerin düşüşteki üniversiteleri terk etmesi biraz fazla kasvetlidir. Belki üniversiteler düşüştedir çünkü çoktan terk edilmiştir.

Bu konu hakkında çok düşünmüş olmama rağmen, nasıl ilerleyeceğini tahmin edemiyorum. Bazı üniversiteler popüler olanı takip etmeyi bırakıp yenilikçi fikirlilerin toplanmak istediği yerler olarak mı kalacak? Veya yenilikçiler eninde sonunda üniversiteleri terk mi edecek? Eğer bu olursa, kaybedeceklerimiz hakkında büyük endişelerim var.

Ama uzun vadede umutluyum. Yenilikçi fikirliler kendilerini koruma konusunda iyiler. Eğer var olan enstitüler sınırlı kalırsa, onlar da yenilerini yaratır. Tabii bu biraz hayal gücü gerektirebilir, ne de olsa hayal gücü onların uzmanlık alanı.

Tabii ki, insanların kişilikleri ikiye ayrılıyorsa, bunun bir eksen üzerinde gösterilebileceğini ve bunun sonucunda oluşan dört çeyreğin kişilik türleri olduğunu anlıyorum. Benim iddia ettiğim şey, eksenlerin dik olduğu ve her ikisinde de önemli farklılıklar olduğu. Agresif gelenekçi fikirliler dünyadaki bütün sorundan sorumlu değil. Başka bir büyük kaynak, onlara karizmatik görünerek güç kazanan liderler. Böyle bir liderle birlikte, onlar çok daha tehlikeli hale geliyorlar.

Y Combinator'ı yönetirken, geleneksel fikirlileri alındıracak bir şey yazmaktan hiçbir zaman çekinmedim. Eğer YC bir kurabiye satan şirketi olsaydı, vermem gereken ahlaki bir karar olurdu. Çünkü geleneksel fikirliler de kurabiyeleri yiyor. Ama geleneksel fikirliler start-up başlatmıyor. Bu yüzden onları YC'a başvurmaktan caydırdıysam, bunun tek etkisi bizi başvuru okumaktan kurtarması olacak.

Bir konuda gelişme var: yasaklı fikirler hakkında konuşanlara ceza verilmesiyle ilgili daha az şiddetli konuşmalar geçiyor. Öldürülme konusunda birazcık da olsa tehlike var, en azından daha zengin ülkelerde. Agresif geleneksel fikirliler genellikle insanları işten kovdurmakla tatmin oluyorlar.

Bir sürü profesör yenilikçi fikirli, özellikle matematik, ağır bilimler ve mühendislik gibi başarılı olmayı gerektiren alanlarda. Ama genel nüfusu öğrenciler daha iyi temsil ediyor, bu yüzden de çoğu gelenksel fikirli. Yani profesörler ve öğrenciler fikir ayrılığına vardığında, bu sadece nesil farkından değil, aynı zamanda kişilik farklılığından da kaynaklanıyor.

Sam Altman, Trevor Blackwell, Nicholas Christakis, Patrick Collison, Sam Gichuru, Jessica Livingston, Patrick McKenzie, Geoff Ralston ve Harj Taggar'a bu yazının taslaklarını okudukları için teşekkür ederiz. Bu yazıyı daha iyi hale getirmemize yardımcı oldular.""""

---

İlişkili Konseptler: uyumculuk türleri, saldırgan uyumculuk, pasif uyumculuk, geleneksel düşünceli vs bağımsız düşünceli, toplumda uyumculuk, kişilik türleri ve uyumculuk, çocuklarda uyumculuk, yetişkinlerde uyumculuk, uyumculuğun fikirlere etkisi, sorgulama özgürlüğü, üniversitelerde uyumculuk, sosyal medya ve uyumculuk, bağımsız düşünceli bireyler, uyumculuk ve yenilikçilik."

Subscribe

Listen to Yiğit Konur'un Okuma Listesi using one of many popular podcasting apps or directories.

Spotify Pocket Casts Amazon Music YouTube
← Previous · All Episodes · Next →